3 Kasım 2022 Perşembe

 MADRA DAĞININ FLORASI

 

Madra Dağı Türkiye’nin batı-kuzeybatısında Ege denizi kıyısında yer alır.

Denize dikine uzanan bu dağlık kütle, kuzey (nemli) ve güney (kurak) gibi                        iki farklı özellikli bakıya sahiptir.

Hava kütleleri dağların yüksek kesimlerinde bol yağış bırakır.

İklim, jeoloji ve jeomorfolojik özellikler bitki örtüsünün                                                   nitelik ve niceliği üzerinde rol oynamaktadır.

Madra Dağı’nın kuzeydoğusunda Karadeniz kökenli bitkiler yaygın iken güney ve batı kesiminde Akdeniz fitocoğrafya bölgesine ait                                          bitki türleri bulunur.

Yazları aşırı kurak olan güney bakılarda insan - doğal ortam ilişkisi arasında çok hassas bir denge vardır.

Özellikle vejetasyonun tahribi nedeniyle arazi örtüsü degredasyonu yaygındır.

Kuraklığın çok şiddetli olduğu sahalarda arazi kullanımı                                                   ve nadir ve nesli tükenmekte olan bitkilerin korunması büyük önem taşır.

Sahanın jeomorfolojik özellikleri, dağlık alanlar ile ovaların yan yana bulunması, sık ve derin vadiler bölgede bitki çeşitliliğini arttırmıştır.

Madra Dağı ve yakın çevresinde genel olarak “Akdeniz iklimi” etkilidir.

 Ancak yükselti ve bakı bu iklimin etkilerini değiştirmiştir.

Yükselti arttıkça sıcaklık azalır ve yağışlar artar.

Kuzeye bakan yamaçlar kuzey sektörlü rüzgârların etkisindedir.

Yamaçların bakı ve eğim durumu ayrıca güneş enerjisi alma                                             ve ısınma üzerinde etkili olmuştur.

Bu nedenle sahada etkili olan subtropikal iklim için orografik basamaklar ile güney ve kuzey yamaçlara göre de mikroklimatik farklılıklar oluşmuştur.

Çalışma Alanı

Madra Dağı, Türkiye’nin batısında, Ege Bölgesi’nin Kıyı Ege Bölümü’nde, Bakırçay Yöresi ile Edremit Yöresi arasında bulunan yüksek bir dağlık kütledir.

Dağı kuzeyden Havran Çayı, güneyden Bakırçay, batıdan Ege Denizi                             ve doğudan İvrindi-Korucu depresyonu sınırlandırmaktadır.

 Bu dağlık kütle, Ege ve Marmara su havzalarını ayıran                                                    doğal bir sınır oluşturmaktadır.

Dağın ana doğrultusu kuzeydoğu - güneybatıdır.

Bu dağı, birbiriyle bağlantılı zirvelerin oluşturduğu bir yer şekli topluluğu olarak nitelendirmek mümkündür.

Güneyde Geyiklidağ, Güründağ, Sakardağ, Kocadağ;                                                      batı ve kuzeybatıda Çıralıdağ, Yaylacık Dağı, kuzeyde Şabla Dağı,                      doğuda Korucu Dağı Madra kütlesinin üniteleridir.

Esas Madra Dağı bu kütlenin merkezi kısmıdır.

En yüksek zirvesi ise 1343 m ile Maya Tepe’dir.

Kütlenin merkezi kısmında aşınma ile oluşmuş bir havza niteliğinde olan                           Kozak Ovası vardır.

Dağın çekirdeğinde granit – granodiyorit tipinde kayaçlar bulunur.

Bu kayaçları, metamorfizma ile oluşmuş şistler sarar.

Dağın kenar kısımlarında andezit, bazalt, tüf gibi volkanik kayaçlar görülür.

Yer yer Neojen tortulları izlenir. Sahadaki en genç kayaçlar ise alüvyonlardır.

Materyal ve Yöntem

Madra Dağı, Türkiye’nin batısında bulunan horst karakterli dağlık kütlelerin kuzeyinde bulunmaktadır.

Madra Dağı, Marmara ve Ege su havzalarını birbirinden ayıran                                     doğal bir sınırdır.

Orografik nedenlerle dikey doğrultuda değişen vejetasyonun                                  klimatik parametrelerle ilişkisini ortaya koyabilmek için Bergama,                              Ayvalık ve İvrindi meteoroloji istasyonlarının uzun yılları kapsayan                         sıcaklık, yağış ve rüzgâr rasatlarından faydalanılmıştır.

Sahanın 1/25000 ölçekli topoğrafya paftalarından saha çalışmalarında,                      genel jeomorfolojik değerlendirmelerde, profil ve kesitlerin çıkartılmasında yararlanılmıştır.

Sahanın jeoloji ile ilgili bilgiler derlenmesinde 1/50000 lik                                                 ve 1/100000 ölçekli jeoloji paftaları kullanılmıştır.

Sahada tespit edilen ve örnekleri toplanan bitkilerin teşhisinde                                  Blamey and Grey-Wilson, 1993, Davis ve Diğerleri, 1988,                                               Güner ve Diğerleri, 2000’nin çalışmalarından faydalanılmıştır.

Saha kuzey - güney ve batı - doğu doğrultularında birkaç kez katedilerek bütün ekolojik özellikleri yerinde incelenmiş bitki türlerin ve toplulukların yükselti sınırları, dominant unsurlar, floristik oluşum, toprak türü, kayaçlar, jeomorfolojik durum ile ortam şartları hakkında inceleme yapılmıştır.

Tüm bu çalışmalar materyal ve malzemeler toptan değerlendirilerek ekosistemin vejetasyon karakteri, floristik kompozisyonu                                                    ve bunları ortaya çıkaran ekolojik şartlarla ilişkileri saptanmıştır.

Bu sonuçlara istinaden vejetasyon kesitleri çizilmiş, floristik liste oluşturulmuş, ilişkiler ve sonuçlar ortaya konulmuştur.

Bulgular ve Tartışma

Vejetasyon ve Floristik özellikleri etkileyen Coğrafi Şartlar

İklim:

Madra kütlesinin her yanında aynı iklim şartları görülmez.

Kütlenin güney ve batı kenarı tipik Akdeniz iklim şartları altında iken,                       kuzeyi Marmara üzerinden sokulan Karadeniz etkilerine açıktır.

Bu nedenle sıcaklık ve yağış şartlarındaki farklılıklar vardır.

Deniz tesirlerine açık batı sektörün daha sıcak olduğu görülür.

Buna karşılık nemli ve serin hava kütlelerine maruz kuzey sektörde                           sıcaklıklar daha düşüktür.

Yıllık ortalama sıcaklık değerleri bu durumu kanıtlamaktadır.

Batı sektörde 16 °C ve civarında olan değerler                                                           kuzey sektörde 13°C civarına düşmüştür.

Bu nedenle sıcaklık istekleri yüksek türlerin batı ve güney kesimde,                                  az olan türlerin ise kuzey ve doğu kesimde toplandıkları görülür.

En sıcak ay ortalamaları bakımından da durum farklıdır.

Batı ve güney sektörde en sıcak ay ortalamaları 26°C civarında iken,                       kuzey ve doğu sektörde bu değerler 23°C civarına düşmüştür.

Batı ve güney sektör yazın kuvvetle ısınmaktadır.

En soğuk ay ortalamaları bakımından da durum farklıdır.

Batı ve güney sektörde kışlar ılıman geçerken, kuzey ve doğu sektörde                         kış sıcaklıklar düşmektedir.

Mesela Bergama ve Ayvalığın ocak ortalamaları 6.5 °C ile 7.8 °C iken, İvrindi’de bu değer 2-3 °C kadar düşüktür.

Bu durum kuzey ve doğu sektörde kışların batı ve güney sektöre göre                         daha soğuk geçtiğini göstermektedir.

 Bu nedenle soğuklara karşı dayanıklı türler kuzey ve doğu sektörde                        yayılış gösterirken diğerleri Egenin etkisindeki ılıman kesime yayılmıştır.

Sıcaklık şartlarının sonucu olarak kızılçam (Pinus brutia),                                               fıstık çamı (Pinus pinea) ve maki toplulukları Madra kütlesinin                                     güney ve batı kesimlerde yayılış gösterir.

Buna karşılık meşe (Q. cerris, Q. frainetto, Q. petraea) ve karaçam                          (Pinus nigra) topluluklarının kuzey ve doğu kesimde yaygınlık kazanmışlardır.

Madra dağının yüksek kesimlerinde bitki örtüsü bakımından fakirdir.

Daha alt kesimlerde bozulmuş ormanlar ve ot toplulukları yer alır.

Sıcaklık şartlarının orografik etkinin sonucu olarak dikey doğrultuda da değiştiği görülür.

Bunun sonucu olarak bitki toplulukları ve türler kendilerine uygun kademelere yerleşerek vejetasyon kuşaklarını oluşturmuşlardır.

Yapılan araştırmalara göre etek istasyonları ile kütlenin zirve kesimlerinde arasında yıllık ortalama 8°C kadar bir sıcaklık farkı oluşmaktadır.

En soğuk ve en sıcak ay ortalamalarındaki düşüşler de buna paraleldir.

 Bu nedenle oluşan vejetasyon kuşaklarının alt kesimine güney ve batıda kızılçamlar (Pinus brutia) kuzey ve doğuda ise meşeler yerleşmişlerdir.

Her iki sektörün üst kesimi karaçamların (Pinus nigra) yayılış alanıdır.

Madra Dağı çevresindeki istasyonların hiç birinde yıllık yağış miktarı                                 500 mm nin altına düşmez.

Orman oluşması için yağış alt sınırının 450 mm civarında olduğu hatırlanırsa sahanın klimaks bitki örtüsünün orman olduğu anlaşılır.

Yağış rejimi saha ormanlarının karakterini belirler.

Kış yağışları tüm istasyonlarda % 50 civarındadır.

Bu durum Akdeniz yağış rejiminin tüm sahada hakim olduğunu göstermektedir.

Kış yağışları yaprak döken ağaçlar için vejetasyon dönemine rastlamadığı için kritik bir durum oluşturmaz.

Fakat diğer mevsimdeki yağışlar önemlidir.

İlkbahar ve yaz yağışları bakımından İvrindi daha elverişli şartlara sahiptir.

Bu nedenle kütlenin kuzey ve doğu kesimlerinde kuraklık şartlarının                           biraz hafiflediği anlaşılmaktadır.

Sahanın güney ve batı kesimlerinde daha şiddetli bir kuraklık yaşanmaktadır.

Bu nedenle bu kesimin bitki örtüsü tam anlamıyla kurakçıl karakterdir.

Kızılçam ormanları kurak ormanlar sınıfına dahil olurken maki örtüsü de kserofit bir topluluk olarak ön plana çıkar.

Sahanın kuzey ve doğusunda kuraklık şartlarının biraz hafiflemesine rağmen burada nemli ormanlar görülmez.

Sadece ağaç cinsleri değişir fakat orman yine kurak orman karakterindedir.

Dikey doğrultuda yağışlarda artış görülür araştırmalara göre                                    kütlenin yüksek kesimlerinde yıllık yağış miktarı 1000 mm yi bulmaktadır.

Bu durum üst vejetasyon kademesine ara eleman olarak bazı yarı                          nemcil türlerin (Quercus petraea, Carpinus betulus, Castanea sativa,                        Corylus avellana gibi) yerleşmesini sağlar.

Jeoloji ve Jeomorfoloji:

Madra münferit bir dağ değil birbiri ile bağlantılı ünitelerden oluşmuş jeomorfolojik bir sistemdir.

Dağın ana bloğunun uzanışı kuzeydoğu-güneybatıdır.

En yüksek zirve olan Maya Tepe bu blok üzerinde yer almakta olup                      yüksekliği 1343 m dir.

Ana kütle jeolojik olarak bir granodiyorit batolitidir.

Jeomorfolojik olarak üstü açılmış bir domdur.

Bu nedenle kütlenin merkezi kısmında yer alan Kozak depresyonu                       aşınarak oluşmuş bir havzadır.

Merkezden çevreye doğru şisti kayaçlar ve Mesozoik kalkerler görülür.

Tektonik hareketler kütlenin faylarla bloklara ayrılmasına                                                  ve andezitik volkanizmaya yol açmışlardır.

Dar alanlı bazı kesimlerde bazaltik volkanizmaya ait izler de vardır.

Kütle kenar kısımlarında neojen sedimanları ile örtülmüştür.

Güneyde Geyiklidağ, Güründağ, Sakardağ, Kocadağ; batı ve kuzeybatıda Çıralıdağ, Yaylacık Dağı, kuzeyde Şabla Dağı, doğuda Korucu Dağı                      Madra kütlesinin üniteleridir.

Esas Madra Dağı bu kütlenin merkezi kısmıdır.

Toprak:

Kayaç türlerinin çeşitliliği, iklim şartları ve topoğrafik faktörler                                           Madra kütlesinin toprak çeşitleri bakımından zengin olmasını sağlamıştır.

Alt kesimde neojen sedimanterleri üzerinde kireç içeren                                            alkali reaksiyonlu ve az yıkanmış topraklar bulunur.

Bunlar üzerinde kızılçam, palamut meşesi ve kültür bitkilerinden zeytin yer alır.

Üst kademe toprakları kısmen yıkanmıştır.

Nötr veya hafif asit reaksiyonludur.

Ana kayalar granit, andezit gibi mağmatik kayaçlarla, şist gibi                            metamorfik kayaçlardan oluşur.

Yer yer de mesozoik kalkerlere rastlanır.

Bu zonda genelde “kireçsiz kahverengi orman” toprakları bulunur.

Karaçam ve meşe toplulukları bu topraklar üzerinde yaygındır.

Hidroğrafya:

Madra Dağı su kaynakları bakımından zengindir.

Bu dağdan kaynaklarını alan Havran çayı, Karınca Dere                                                  ve Madra Çayı Ege Denizi’ne dökülür.

Bakırçay da bir kısım kollarını buradan alır.

Buna karşılık Manyas gölüne ve oradan da Marmara havzasına ulaşan Kocaçay Madra Dağı’ndan doğar.

 Ege denizine dökülen akarsular kuraklık nedeniyle yaz aylarında                           kuruma derecesine gelirler debileri çok azalır.

Fakat Susurluk havzasına dökülenler bütün yıl su taşır.

Yaz kuraklığının hemen her tarafında hissedildiği Madra kütlesinde                          vadiler içinde nemcil bitki türleri ve toplulukları görülür.

Bazı nemcil türler (Alnus glutinosa, Fraxinus ornus, Tilia tomentosa,                        Castanea sativa, Taxus baccata) sadece vadi içlerinde görülür.

Derin yarılmış bu vadiler tüm yıl boyunca nemlilik şartlarını korurlar.

İklim relief ve toprak şartları Madra Dağı kütlesinde                                                    orman oluşmasına uygundur.

Madra Dağı sisteminin kuzeybatı uzantılarında çok tahrip edilmiş                            orman örtüsü yer alır.

Geçmiş dönemlerde Dağ alt seviyelerinde meşe üst seviyelerinde                       karaçam ormanları ile örtülü idi.

Batı ve güneyde kızılçam, kuzey ve doğuda karaçam ormanları yer alır.

Ancak torografik şartlar fazla belirgin olmasa da                                                vejetasyon kademelerinin oluşumuna imkân vermiştir.

 Kuzey ve doğuda alt kademeyi meşe ormanları üst kademeyi ise                       karaçam ormanları oluşturur.

Kızılçamlar güney ve batıda 800 m ye kadar çıkar.

Vadi tabanlarında nemcil unsurların bulunduğu topluluklar yer alır.

Batı ve güneyde tahribat alanlarına kserofit karakterli maki topluluğu yerleşmiştir.

Fauna:

Madra Dağı’nın memeli faunası büyük ölçüde yok edilmiştir.

 Kurt (Canis lupus) ve çakala (Canis aureus) nadir rastlanır olmuştur.

Yakın bir döneme kadar Madra da Anadolu parsı (Panthera pardus tulliana) yaşadığına dair bazı toponomik deliller vardır.

Burhaniye Sinekliyayla civarındaki “Kaplansivrisi” tepe ile                                            Kozak depresyonundaki “Kaplan” adlı yerleşme bunlardan ikisidir.

Dağın kuş, sürüngen, balık faunası da tahribattan nasibini almıştır.

Zoocoğrafik çalışmalar çok az olduğundan faunistik özellikler                                        tam olarak belirlenmemiştir.

İnsan faktörü:

Antik devirlerde Adramytteion ve Pergamon gibi şehirlerin arasında kalan Madra kütlesi, daha sonraki asırlarda da göçerler tarafından                                    yayla olarak kullanılmıştır.

Günümüzde de Bergama, Burhaniye, Havran ve İvrindi halkının                                  dağın çeşitli kesimlerinde yaylaları vardır.

Bu nedenle orman örtüsü çok tahrip edilmiştir.

Dağın özellikle güney yüzlerinde çok hassas olan ekolojik denge                           tahribattan sonra bir daha kurulamamış, buralar erozyona uğrayarak, degrade bitki toplulukları kaplanmış ve orman örtüsünden                                        yoksun alanlara dönüşmüştür.

Kuzey ve doğu yüzlerde ise tabiat kendini kısmen yenileyebilmiştir.

Ekolojik Şartları ve Floristik Kompozisyonları Bakımından                                        Vejetasyon Formasyonları

Madra Dağı’nın vejetasyonu orman, çalı ve ot toplulukları olmak üzere                           üç grupta ele alınabilir.

Ormanlar

Ekolojik şartlar Madra Dağı kütlesinin asli vejetasyonunun orman toplulukları olduğunu göstermektedir. Madra Dağı ormanları kuru orman özelliği gösterir.

Madra Dağı vejetasyon kuşakları

Kızılçam (Pinus brutia) kuşağı (Quercus cerris) 0 m - 500 m

Kızılçam (Pinus brutia) kuşağı (Q. ithaburensis) 0 m - 800 m

Meşe (Q. frainetto) -Karaçam kuşağı 500 m - 750 m

Fıstık çamı (Pinus pinea) (Pinus brutia, Q.cerris) 500 m - 800 m

Karaçam (Pinus nigra) kuşağı (Q. petraea - Castanea sativa) 750 m - 1343 m

Karaçam kuşağı Karaçam-meşe (Q. Cerris, Q. frainetto) 800 m - 1000 m

Karaçam 800 m - 1343 m - Kızılçam (Pinus brutia) ormanları -1000 m - 1343 m

Bu ormanlar kütlenin güney ve batı kesimlerinde alt kademede                                   yayılış gösterir.

Deniz seviyesinden başlayarak 800 m ye kadar yükselen bu ormanlarda kızılçam hakim tür olup aralarına yer yer meşeler                                                               (Q. infectoria, Q. pubescens, Q. ithaburensis) karışır.

Günümüzde kızılçam zonu tarım alanları haline dönüştürülmüş olup                                    400 m ye kadar zeytinliklerle yer alır.

 Bu kesimde kızılçamlar bazı kayalık zeminlerde adacıklar halinde                                  ve üst sınırlarına doğru bozuk koruluklar şeklindedir.

 Tarım sahası haline getirilmemiş olan bazı kızılçam tahrip alanları da                          maki örtüsü ile kaplanmıştır.

Kızılçam ormanları bu kesimlerde optimum şartlarda değildir.

Karaçam(Pinus nigra) ormanları

Bunlar kızılçam zonunun üzerine yerleşmişlerdir.

Genelde 800 m den itibaren başlayarak kütlenin en yüksek zirvesine                          (1343 m) kadar çıkar.

Karaçam Madra kütlesinin primer ağaç türüdür.

Bunlar sıcaklık ve yağış bakımından istediği şartları burada bulmuştur.

Karaçam alanları içinde tarım alanları azdır.

Bu kesimlerde daha çok yayla karakterli yerleşmeler bulunur.

Bu nedenle yakın çevredeki ormanlar tahrip edilmiştir.

Güney yamaçlarda (Bergama yaylalarının olduğu alanlarda) ve Burhaniye yaylalarının bulunduğu yüksek düzlüklerde bu tahribat daha yoğundur.

Aynı zamanda bu kesimde erozyon da şiddetlidir.

Kütlenin kuzeye bakan yamaçlarında karaçamlar yer yer                                        kesintisiz bir örtü oluşturur.

Birçok yerde yüksek boylu düzgün gövdeli fertlerden oluşan                                            saf meşcereler halinde karaçamlar bulunur.

Aralarına macar meşesi (Q. frainetto) ve sapsız meşe (Q. petraea)                                   ve kestane (Castanea sativa) karışır.

Madra çayının yukarı havzasında Korucu ve köylerin bulunduğu kesimlerde karaçam birlikleri içinde yer yer önemli ölçüde kestane adacıklarına rastlanır.

Kestaneler Maya tepenin kuzey yamacında 750-1000 m seviyeleri arasında yoğundur.

Karaçam ormanları arasında kuzeye bakan yamaçların üst kesimlerinde porsuk (Taxus baccata) ve çınar yapraklı akçaağaç (Acer platanoides) gibi nemcil türler bulunur.

Madra Dağı’nın yüksek düzlüklerinde geven (Astragalus), yabani erik                      (Prunus divaricata), dağ adaçayı veya moşabla (Salvia tomentosa), yabangülü (Rosa sp.), ahlat (Pyrus elaeagrifolia), geyikdikeni (                            Crataegus monogyna), katran ardıcı (Juniperus oxycedrus) gibi                                    çalı karakterli ve odunsu seyrek bir bitki topluluğu yer alır.

Ekolojik olarak karaçamın yayılış alanı olan bu kesimler                                     yüzyıllardır tahrip edilmiştir.

Fıstık Çamı (Pinus pinea) ormanları

Bunlar Madra Dağı’na özgü orman formasyonları olup dağın güneybatı sektöründe 500 m ile 800 m seviyeleri arasındaki kademede yayılış gösterir.

Fıstıkçamları anakaya, toprak, relyef, bakı, yükselti gibi faktörlerin                              iklim faktörü ile yapmış olduğu kombinasyon sonucu oluşmuş                                         özel bir habitatın bitki topluluklarıdır.

Granit anakaya ve onun üzerinde oluşmuş kumlu bir tekstüre sahip topraklar fıstık çamının özel pedolojik ortamını oluşturur.

Aralarında yer yer meşe ve kızılçamlara da rastlanır.

Fıstıkçamı ağaçlarının oluşturduğu bu topluluk kızılçam                                                         ve karaçam zonu arasında bulunur.

Yayılış alanı bir kuşak değil bir ada halindedir.

Madra kütlesi merkezi kısmında yer alan Kozak havzasının fıstık çamı                         (Pinus pinea) ormanları

Meşe ormanları

Esas yayılış alanı kuzey ve doğu yamaçlarda 400 m-700 m kademesidir.

Karaçam zonunun altında yer alırlar.

Bazı kesimlerde karaçamlarla karışık ormanlar kurdukları da görülür.

Kuzey yamaçların meşe ormanları sapsız meşe (Q. petraea),                                    Macar meşesi (Q. frainetto) gibi unsurlardan oluşur.

Seyrek de olsa saplı meşelere de (Q. robur) rastlanır.

Güney ve batı yamaçlarda kızılçamlarla karışım yaparlar.

Bu kesimin meşeleri genelde kurakçıl karakterli olup palamut meşesi                            (Q. ithaburensis), tüylü meşe (Q. pubescens) ve mazı meşesi (Q. infectoria) gibi türlerden oluşur.

 Saçlı meşe (Q. cerris) her iki habitatta da yer alır.

Ahlat topluluğu (Pyrus elaeagrifolia)

Madra esas kütlesinin güney yamacında meşe-karaçam tahrip kuşağında 850 m ile 1050 m seviyeleri arasında genç ağaçlardan oluşmuş,                              zemini gevenlerle (Astragalus) örtülü, gevşek bir ormanı andıran                                     saf bir ahlat topluluğu vardır.

 Bu türün oluşturduğu topluluklara sık rastlanmamaktadır.

Degredasyon sonucu ortaya çıkan bu topluluk ekolojik olarak kendini rehabilite etmeye çalışan doğanın çabasına çok güzel bir örnek oluşturur.

Ardıç toplulukları

Bunlar kokar ve boylu ardıçlardan (Juniperus foetidissima, Juniperus excelsa) oluşur.

Madra kütlesinin batı yüzünde 500 m ile 1000 m seviyeleri arasındaki kademede yer alır.

Kızılçam ve meşelerle karışım yaparlar.

Seviye olarak karaçam zonunun altında bulunur.

 Bu topluluğun ekolojisi üzerinde bakı ve nispi nem durumunun etkilidir.

Kestane toplulukları (Castanea sativa):

Özellikle esas Madra kütlesinin kuzey yamacında                                                               700 m ile 1000 m seviyeleri arasındaki kademede yer alır.

Yer yer karaçamlarla karışım yaparlar.

Çalı toplulukları:

Ekolojik şartlar Madra kütlesinin klimaks vejetasyonunun orman olduğunu göstermiş olsa da günümüzde gerek alt ve gerekse üst zonda                                        çalı formasyonları geniş alan kaplar.

Bunlar maki olarak adlandırılan her dem yeşil çalı topluluğu ile                                       üst zonun yaprak döken çalı topluluklarıdır.

Her dem yeşil çalı topluluğu (Maki):

Madra kütlesinin alt kademesinde 500m seviyesine kadar çıkan                                     bir çalı topluluğudur.

 Maki sahada, ormanların tahrip edilmesi sonucu ortaya çıkmış olan         sekonder bir formasyon karakterindedir.

Kuraklığa dayanıklı, kserofit fertlerden oluşan ve donlara karşı hassas,                          her dem yeşilliğini koruyan bir topluluktur.

Topluluğun esas unsurlarını kermez meşesi (Q.coccifera), kocayemiş                    (Arbutus unedo), sandal (Arbutus andrachne), katırtırnağı (Spartium junceum), akaçakesme (Phillyrea latifolia), melengiç (Pistacia terebinthus), erguvan (Cercis siliquastrum), zakkum (Nerium oleander) gibi türler oluşturur.

Ara elemanlar olarak yasemin (Jasminum fruticans), mazı meşesi                          (Quercus infectoria), karaçalı (Paliurus spina - christi), keçiboğan                      (Calicotom villosa) görülür.

Sakız (Pistacia lentiscus) ve defne (Laurus nobilis) ise seyrek olarak bulunur.

Funda (Erica arborea) ve keçi öldüren (Osiris alba) makiye karışan                            diğer unsurlardandır.

Yaprak döker çalı topluluğu:

Bunlar makinin üst zonuna yerleşmiş olan mazı meşesi (Quercus infectoria) toplulukları ile daha yüksek kademelerde yayılış gösteren, soğuğa dayanıklı türlerin oluşturduğu topluluklar halindedirler.

Ahlat (Pyrus elaeagrifolia), yabani erik (Prunus divaricata), geyikdikeni (Crataegus monogyna), alıç (Crataegus orientalis), yabangülü (Rosa sp.)                     bu topluluğu oluşturan başlıca türlerdir.

Cehri (Rhamnus sp.), çitlenbik (Celtis sp.) ve herdem yeşil katran ardıcı (Juniperus oxycedrus) araya karışabilen unsurlardır.

Ot toplulukları

Saha doğal ot toplulukları sahası değildir.

Burhaniye kıyılarında bu durumun örneklerine rastlanılmaktadır.

 Sahada geniş alanlı ot örtüsüne ancak üst zonun                                                      tahribat alanlarında rastlanılabilir.

Madra Dağı’nın yüksek düzlüklerinde bazı alanlarda                                                        ot toplulukları görülmektedir.

Bunlar antropogen topluluklardır.

İlkbaharda yeşerirler, yaz kuraklığı ile kuruyarak ortadan kalkarlar.

Graminea ve baklagillerden oluşan türler yaygındır.

Madra kütlesinde orman üst sınırına erişmediği için bir alpin                                             kat da söz konusu değildir.

Ot topluluklarına ancak orman açmalarında rastlanabilmektedir.

Edafik Topluluklar

Bunlar toprak özelliklerine ve su kaynaklarına bağlı olarak                                                bir araya gelmiş olan psammobiyom, pedobiyom ve hidrobiyomlardır.

Psammobiyomlar sahil kumulları ve vadi kumulları üzerinde yer alır.

Ilgın (Tamarix sp.) bu toplulukların en önemli türüdür.

Hayıt (Vitex agnus-castus) da kısmen bu karakterdedir.

Her iki tür de aynı zamanda halofit (tuzcul) tir.

Otsulardan salsola ve salicornia da deniz kıyısında kumlu topraklarda                   yetişen tipik halofitlerdir.

Hidrobiyomlar su içinde ve su kenarlarında yaşayan hidrofit türlerden oluşur.

Saz (Typha latifolia), kamış (Phragmites australis) ve kargı (Arundo sp.)                        en yaygın görülen türlerdir.

Sahada Akdeniz iklim şartları egemen olduğundan yaz kuraklığı şiddetlidir.

Bu nedenle nemcil (Higrofit) türler nemli olan vadi tabanlarına toplanmışlardır.

Bunlar arasında çınar (Platanus orientalis) ve söğüt (Salix alba),                                  ıhlamur (Tilia sp.), porsuk (Taxus baccata) en yaygın olan türlerdir.

Endemik ve relikt türler ile az rastlanan bitkiler

Madra Dağı ve çevresinde bazı endemik ve relikt bitki türleri de görülür.

Madra çayının yukarı havzası (Çetindere, Karaerik dere) floristik zenginliği ile dikkat çeker.

Sahada bulunan en önemli endemik tür (Acer hyrcanum subsp. keckianum) dur.

Bir Türkiye ve Batı Anadolu endemiği olan bu ağaca Havran’ın güneyindeki vadi içlerinde ve Çetindere havzasında rastlanır.

Diğer endemik bitki ise cehri (Rhamnus nitidus) dır.

Bu bitki de Bergama Geyiklidağ Darıcık yaylada 750-800 m ler seviyesinde yetişir.

Relikt olarak sarı çiçekli orman gülü (Rhododendron flavum veya R. luteum) dikkat çeker.

Sarı çiçekli orman gülü Havran çayı vadisinde küçük birlikler halinde                          su başlarında bulunur.

Fakat en ilginci Burhaniye Dutluca köyü Damlarca dere vadisinde                               300 m seviyesinde kestane birliğinin alt flora unsuru olarak                                     bulunmuş olmasıdır.

 Bir Karadeniz fitocoğrafya bölgesi elemanı olan bu bitki burada                          kendine tamamen yabancı olan iklim şartlarında barınmaktadır.

Burhaniye’nin Çatakdere havzası ilginç bitkileri ve floristik özellikleri ile                      dikkat çekici bir ortamdır.

Burada boylu ve kokar ardıç birlikleri barınmaktadır.

Bu ardıç türleri aslında Toroslar’ın ve Toros ardı bölgelerin bitkileridir.

Kuzey Ege’de nadiren görünürler.

Ayrıca doğu akçaağacı (Acer sempervirens) de kuzey Ege’de sık rastlanmaz.

Bu bitki Burhaniye Çatakdere havzasında oldukça yaygındır.

Hatta yaşı ve boylu bir ağaç formunda olan ve anıt ağaç vasfındaki                            bir ferdine de rastlanılmıştır.

Bu havzanın ilginç bitkileri arasında az rastlanan türlerden olan                                       bazı çitlenbik türleri (Celtis glabrata, Celtis tournefortii) de sayılabilir.

Havza ayrıca cehri (Rhamnus) türlerince de zengindir.

 Sonuç ve Öneriler

Madra münferit bir dağ olmayıp bir dağ sistemidir.

Bu nedenle bir bütün halinde bir ekosistem oluşturur.

Kuzey ve doğuya bakan kesimde Karadeniz ve Marmara üzerinden gelen serin ve nemli hava kütlelerinin etkisi görülür.

Güney ve batısında ise Akdeniz ikliminin etkisi hakimdir.

Deniz seviyesinden başlayıp 1343 m ye kadar doğal vejetasyon kuşakları oluşmuştur.

Genelde 800 m ye kadar kızılçam hakim olup bu kesimler bir çok yerde                     tarım olanına dönüşmüştür.

800 metreden zirveye kadar olan kesim üst zon olup                                                karaçam topluluklarınca örtülmüştür.

Madra Dağı vejetasyonu bazı nemcil ve Karadeniz unsurlarını bünyesinde barındırsa da temelde “kuru orman” özellikleri taşır.

Dağın klimaks bitki örtüsü orman vejetasyonudur.

Doğal vejetasyon alt zonda tarım alanları oluşturmak amacıyla                                büyük ölçüde tahrip edilmiştir.

Üst zon ise tarihi dönemlerden beri süre gelen geleneksel göçebe hayvancılık veya yaylacılık faaliyetleri nedeniyle büyük ölçüde tahribata uğramıştır.

Yaylacılık faaliyetleri göçebe hayvancılık karakterinde olmasa da                               hala süregelmektedir.

Bu tahribatlar dağın doğal bitki örtüsünü degradasyona uğratmıştır.

Asli vejetasyonun yerini alt zonda sekonder bir vejetasyon olan maki alırken, üst zonda yaprak döken türlerden oluşan bir çalı formasyonu gelişmiştir.

Madra Dağı’ndaki ot toplulukları da antropojen etkilerle oluşmuştur.

Madra Dağı doğası günümüzde de bir tahribat baskısı altındadır.

Dağın güney sektöründe erozyon bütün şiddetiyle sürmektedir.

Geleneksel tarzda yapılan yaylacılık faaliyetleri plansız ve gelişigüzel açılan orman yolları ve yine sadece ekonomik bakış açılarıyla değerlendirilen orman topluluklarının özensiz bir şekilde işletilmesi dağın ekolojisine                            zarar vermektedir.

Madra Dağı gibi her yöne su kaynakları gönderen bu dağın en azından yukarı havzalarının korunması geleceğimiz için bir zorunluluktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Kentleşmenin Yeni Bileşeni: Göç ve Turizm   Rotterdam, Hollanda’nın 750 bin nüfuslu bir şehri, dünyadaki modern mimarlık ürünleriyle ü...