MADRA DAĞI ÇALIŞTAYI
Doğal varlıklar ülkelerinin çok önemli
zenginlikleri olup, başta insan olmak üzere, tüm canlılar için vazgeçilmez
nitelikler taşır.
Ülkemizin, hatta bölgemizin en güzel
coğrafyasında yer alan Madra Dağı bunun çok önemli bir örneğidir.
Çünkü Madra Dağı barındırdığı
tarihsel, toplumsal, kültürel, ekolojik ve ekonomik değerleri nedeniyle
yurdumuzun çok önemli yaşam kaynaklarının başında gelmektedir.
Ve bu coğrafyada yaşayan,
yaklaşık 300.000 insanın, bitkilerin, yaban
hayatının ve özellikle su kaynaklarının yaşam sigortasıdır.
Ancak ne ki; Madra Dağı”nın yukarıda adı geçen yaşamsal önemdeki toplumsal ve
kültürel zenginlikleri yeterince kavranamamış ve bu nedenle üzerinde yapılması
gereken bilimsel çalışmalara ağırlık verilmemiştir.
Başka bir yaklaşımla Madara Dağı”nın ekolojik,
ekonomik, arkeolojik, tarihsel ve kültürel zenginliklerinin niteliği ve
niceliği ile bu zenginliklere zarar veren süreçler ve nedenler, tüm
boyutları ile ortaya konmamış ve kamuoyu bu bağlamda
bilgilendirilmemiştir.
Kaldı ki 1.692.200 dönüm geniş bir alana yayılmış, Madra Dağı ormanları; en
başta yangın, tarla açma, betonlaşma, rüzgar devriği, böcek tahribatı ile yakın
çevresi olan, Aliağa ve Foça”da kurulmuş ve bacalarından zehir saçan ağır
sanayinin neden olduğu kirlilik baskısı altındadır.
Bu olumsuzlukların yanı sıra son yıllarda, bu
baskı ve talana, madencilik adı altında sürdürülen altın işletmeciliği ve
taşocakları faaliyetleri de Dağın ve yakın çevresindeki canlı
yaşamını tehdit etmektedir.
Çünkü yapılan araştırmalar ülkemizde uygulanan altın
işletmeciliği teknolojisi ve taşocakları faaliyetlerinin, yaşamın tüm
süreçlerini olumsuz yönde, doğrudan etkilediği sonucuna varılmıştır.
Bu tehlikenin bilincinde olan Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği, Madra
Dağı”nın bilinmeyen değerlerini ortaya çıkarmak, onun zenginliklerini
korumak ve geliştirmek konusunda bir politika belirlemek ve halkımızı bu
konularda bilgilendirmek üzere bir ÇALIŞTAY düzenlemiştir.
Balıkesir ili, Ayvalık ilçesi İnönü Kültür Merkezinde 12-14 Ekim 2012
tarihlerinde düzenlenen bu toplantıdaki 10 ayrı oturumda; Madra Dağı”nın Yer
Bilimsel Özellikleri, Bitki Örtüsü, Ekolojisi, Doğal Zenginlikleri, Arkeolojik
Kaynakları, Kültürü, Çevre Sorunları, Madencilik Faaliyetleri, Sivil
İnisiyatiflerin Yaptığı Çevre Mücadelesi gibi başlıklar altında sunulan ve
üzerinde tüm katılımcılar ile yapılan tartışmalardan sonra, Madra Dağı
Çevresinde yer alan İlçe ve Belde Belediye Başkanlarının katıldığı Madra
Dağı”nda Çevre Sorunları ve Yerel Yönetimler, konulu “son oturum paneli”
gerçekleştirilmiştir.
Çalıştay sonucunda, Çalıştay da bildiri sunan bilim
adamları ve katılımcılar tarafından öne çıkarılan sorunlar ve bunların
çözümüne ilişkin önerilerimiz, aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.
* Madra Dağı Hakkında Veri Tabanı oluşturulmalıdır.
Çalıştay da yapılan sunumlar sırasında bazı konularda, Madra
Dağı”nın bilim dünyasınca göz ardı edildiği ortaya çıkmıştır.
Sözgelimi, en az kardeşi Kazdağları kadar zengin
biyolojik çeşitliliğe sahip Madra Dağı”nda yaşayan bitki ve hayvan türlerinin
tespit edilmediği görülmüştür.
Çevresinde, ülkemizin çok değerli bilim yuvaları olan
üniversitelere, bu denli yakın olmasına karşın, Madra Dağı”nın floristik
analizinin hala yapılmamış olması çok düşündürücüdür.
Bu eksiklik diğer bilim dallarında da
hissedilmiştir.
Bu nedenle Madra Dağı “nın tarih, kültür,
arkeolojik değerleri ile flora ve fauna tespitlerinin ve envanterinin
öncelikle yapılması ve dağ hakkında veri tabanı oluşturulması, zorunluluk
arz etmektedir.
* Madra Dağı Bütüncül Korunmaya Alınmalıdır.
Madra Dağı”nda var olan statik koruma anlayışı tamamen değiştirilmelidir.
Madra Dağı ve yakın çevresinde kalan alan
3.125.750 dönüm olup, bunun 1.692.200 dönümlük kısmı ormanlık alandır.
Dolayısı ile salt ormanlar değil, bu coğrafyada
yer alan tarım alanları ve çok özgün yapıya sahip olan yayla alanları için
de koruma statüleri oluşturulmalıdır.
Ancak ne ki, bu denli geniş bir coğrafyada sadece
Ayvalık İlçesi sınırları içinde kalan 179.500 dönümlük bir alan ”Ayvalık
Adaları Tabiat Parkı” olarak ayrılmıştır.
Oysa çok zengin biyolojik çeşitliliğe sahip
diğer alanlar da özellikleri göz önüne alınarak, kendilerine özgün koruma
statülerine kavuşturulmalıdır.
Örneğin;
a- Madra Dağı sınırları içinde sonsuz özelliklere ve
güzelliklere sahip Kozak Havzası bulunmaktadır.
386.910 dönüm büyüklüğündeki bu havzanın 295.720
dönümü ormanlar, geri kalanı ise her tür meyvenin üretildiği tarım
alanları ile kaplıdır.
Bu ormanların 186.910 dönümünü, dünyanın en
güzel ve en verimli fıstık çamı ormanları oluşturmaktadır.
Ama ülkemizdeki fıstık çamı ormanlarının %20
sini barındıran Kozak Havzası, fıstık çamı ihracatımızın % 80 ini
gerçekleştirmektedir.
Kozak Yaylası, bu rakamsal veriler ile bile, bir
koruma statüsüne kavuşturulması gerekliliğini hak etmektedir.
Kaldı ki Kozak Yaylasındaki fıstık çamı ormanlarının geleceği risk altındadır.
Havzadaki fıstık üretimi çok yakınında bulunan ağır
ve kirli sanayi nedeniyle kan kaybetmektedir.
Bunun yanı sıra yaylada bulunan 23 adet
taş ocağı, 16 adet taş kırma tesisi ve ormanları traşlayarak yok eden bir altın
madeni ve sırada faaliyete geçmesi beklenen diğer maden işletmelerinin
yaratacağı yıkımlar, çok yakın bir gelecekte havzadaki fıstık çamı
ormanlarının tümünün yok olmasına ve bu havzada yer alan 17 adet köyde
yaşayan 9500 insanımızın geçim kaynaklarının tükenmesine yol açacaktır.
Bu nedenle Kozak Havzasının tümünün KOZAK
FISTIK ÇAMI TABİAT PARKI olarak ilan edilmesi ve havzaya zarar veren tüm
faaliyetlerin acilen durdurulması gerekmektedir.
b- Madra Dağı”nın özellikle batısı ve güneyinde çok güzel görüntüler sergileyen
kayaların oluşturduğu jeomorfolojik bir yapı vardır.
Bilim çevrelerinde Granit Tor Topoğrafyası
olarak adlandırılan bu oluşumlar dünyanın birçok ülkesinde koruma altına
alınmaktadır.
Korunması gereken bir jeolojik miras olan bu
alanlar, ne acıdır ki, işletilen onlarca taş ocakları nedeniyle talan
edilmektedir.
Gelecek kuşaklarımızın da bu değerlerimizi
görebilmesi ve onları sahiplenmesi için bu alanların yoğun olduğu bölge, ülkemizde
bilinmeyen ama dünyada hızla yaygınlaşan, yeni bir koruma statüsü olan JEOPARK
olarak ilan edilmeli ve koruma altına alınmalıdır.
c- Yukarıda söylendiği gibi 1995 yılında Ayvalık ilçesinin batısında 179.500
genişliğinde bir alan Ayvalık Adaları Tabiat Parkı olarak ilan edilmiştir.
Yarım adalar ile birlikte, 19 adet ada”dan
oluşan ülkemizin en büyük tabiat parkı olan bu parkın sınırları içinde
birçok manastır, kilise ve doğal koyları barındırmaktadır.
Bunların yanı sıra 5 tanesi endemik toplam 752 tür
bitkiden oluşan biyolojik çeşitlilik eşsiz nitelikte bir peyzaj
oluşturmaktadır.
Ama bu denli kaynak değerlere sahip tabiat
parkı, ilan edildiği günden bu yana sorunlarla boğuşmaktadır.
Cazibe merkezi oluşturduğu için betonlaşma
tehditi ile karşı karşıya kalan parkın sınırları ve kullanım alanları
değiştirilmek istenmektedir.
Bu amaçla parkın 2004 yılında yapılmış “Uzun
Devreli Gelişme Planı” 2009 yılında revize edilmiş, yerel dinamiklerin
durumu yargıya taşımaları sonucu revize edilen plan hakkında yürütmeyi durdurma
kararı alınmıştır.
Ancak bu karar yokmuş gibi hareket edilerek 2009 yılı
planlamasını öngören uygulamalara devam edilmektedir.
Bu yasa tanımazlıktır ve her konuda olduğu gibi
Ayvalık Adaları Tabiat Parkı hakkında alınan yargı kararları mutlaka yaşama
geçirilmelidir.
d- Son günlerde Ayvalık Adaları Tabiat Parkı”nda doğal yaşamı olumsuz
etkileyebileceği gibi, parkın peyzajına yakışmayan, Uzun Devreli Gelişim
Planı ilkelerine de aykırı, görsel kirlilik yaratacak yeni bir tehdit
oluşmuştur.
Cunda”da rüzgar enerji santrali (RES)
kurulmak istenmektedir.
Daha önce bu bağlamda daha önceki başvuruları
reddedilen şirketin yeni başvurusuna geçtiğimiz hafta, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca OLUR verildiği”ni öğrenmiş bulunuyoruz.
Bizler yenilenebilir enerjiye karşı değiliz ama
yer seçimi yanlıştır.
Çünkü bu santral Ayvalık”ın, Ayvalık Adaları
Tabiat Parkı”nın özellikle Cunda Adası”nın doğal, tarihi ve kültürel
yapısını bozacaktır.
Dolayısı ile bu projeden derhal vazgeçilmelidir.
Saymaya çalıştığımız yeni koruma statülerinin oluşturulması ve var olan
koruma statülerinin kişi veya kuruluşların değil, kamu yararı
doğrultusunda, uygulanabilmesi için bağlayıcı bir yasal düzenlemeye
gereksinim vardır.
Özetle; Yeryüzünün çok önemli bir ekosistemler
topluluğu olan Madra Dağı”nın tüm değerleri ile korunması ve gelecek
kuşaklara devredilebilmesi için Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı
örneğinde olduğu gibi, Madra Dağı için de özel bir yasa çıkartılmalıdır.
* Madra Dağı Kırsalında Kitlesel Turizm Uygulanmamalıdır
Madra Dağı yukarıda saydığımız özellikleri nedeniyle, bir turizm cenneti
olarak ta kabul edilmektedir.
Bunun için Madra Dağı”nın ormanları, korunan
alanları, tarım alanları, yaylaları, zengin biyolojik çeşitliliği, özellikle
fıstık çamları hakkında, koruma-kullanma dengesi gözetilerek bir turizm
politikası oluşturulmalıdır.
Bu bağlamda; tarım, köy, çiftlik, yayla, doğa
sporları, yaban hayatın gözlenmesi ile botanik turizmi adı altında turizm
çeşitliliği geliştirilmeli ve pansiyonculuğun desteklenerek yöre insanları
ile uyumlaşacak doğa ve kültür turizminin Madra Dağı”nda yaşama
geçirilmesi, geliştirilmesi ve desteklemesi gerekmektedir.
Bunun yanı sıra Madra Dağı ve yakın çevresinde, özellikle sahil bandında,
turizmin istikrarsızlığının ve giderek artan talep daralmasının önlenmesi için,
bölgenin doğal, tarihsel, kültürel ve arkeolojik değerleri ile entegre edilmiş
yeni bir turizm politikası geliştirilmeli, bölgedeki tesislerin standardı
ile kalifiye personelin sayısı ve hizmet kalitesi arttırılmalı, bu
bağlamda kamu-özel kuruluşlar arasındaki işbirliği yetersizliği mutlaka
giderilmelidir.
* Madra Dağı”nda sivil insiyatif kararlarına saygı gösterilmelidir.
Her ne kadar, henüz ,yeni koruma statüleri oluşturulmamış ise de Madra
Dağı, dünyanın gelecek kuşaklara bırakacağı ”en değerli doğa ve kültür
mirası” dır.
Yöre halkı bu mirasa ülkeyi yönetenlerin
anlayamayacağı kadar sahip çıkmaktadır.
Çünkü bu coğrafyada,150 orman köyünde yaşayan
yaklaşık 52.000 orman köylüsü ile çevresinde yaşayan 300.000 insan
topluluğu, Madra Dağı”nın doğal, kültürel, çevresel ve sosyoekonomik
katkısını ve yaşamsal değerlerini önemsemektedirler.
Bu nedenle; Madra Dağı”nın geleceği konusunda,
köy tüzel kişilikleri, Sivil toplum örgütleri ve çevreci kuruluşların
görüşleri mutlaka göz önüne alınmalıdır.
Ayrıca, Madra Dağı”nın geleceğini risk altına alacak
her tür planlama, yatırım ve uygulamalarda Kazdağı ve Madra Dağı
Belediyeler Birliğinin, kesinlikle onayını alınması ve bu durumun bu
uygulamaları yaşama geçirecek kurum ve kuruluşlar tarafından göz önüne alınması
gerekmektedir.
Ayrıca Kazdağı ve Madra Dağı”nın uygulamalarda ve karar süreçlerinde daha
etkili olabilmesi için, sınırları Madra Dağı içinde bulunan, ancak henüz
birliğimize üye olmamış, İzmir İli”nin Bergama ve Dikili ilçeleri ile,
Manisa”nın Soma belediyelerinin de, en kısa zamanda, Kazdağı ve Madra Dağı
Belediyeler Birliğine üye olmaları gerekmektedir.
* Madra Dağı”nın aleyhine olan yasal düzenlemeler izlenmelidir.
Geçtiğimiz aylarda doğal varsıllıklarımızın geleceği ile ilgili olarak orman
niteliği kaybettirilmiş arazilerinin( 2/B ) satışı, Yabancılara Toprak Satışı
ve kısa adı Kentsel Dönüşüm Yasası olarak adlandırılan 3 ayrı yasa ardı
sıra yürürlüğe girmiştir.
Üstelik son duyumlarımıza göre korku ile
beklediğimiz Tabiatı Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Yasası da yaşama
geçmek üzeredir.
Adı geçen yasalar ile en başta sit alanlarımız olmak
üzere koruma altındaki tüm sahaların rantsal yatırımlara açılmasına neden
olacaktır.
Yukarıda saydığımız bu düzenlemeler müstemleke
ülkelerinde bile uygulanamayacak, her haliyle, anayasamız bir tarafa AB müktesebatına bile
aykırıdır ve ülkemizdeki tüm doğal zenginliklerimizin elden çıkarılmalarına
neden olabilecektir.
Bu düzenlemelerin uygulanmaması ve anayasa
mahkemesince iptal edilmesi için en başta siyasi partiler ve yargı nezdinde,
başta birliğimiz olmak üzere tüm kişi ve kuruluşların girişimde bulunmaları
gerekmektedir.
* Madra Dağı”nda Madencilik ve Taş Ocağı faaliyetleri acilen durdurulmalıdır.
Şu anda Madra Dağı”nda madencilik ve Taş ocağı işletme faaliyetleri tüm
hızıyla sürdürülmektedir.
Elinde arama ve işletme ruhsatı olan ve henüz
çalışmalara başlamayan şirketlerin sayısı buna dahil değildir.
Bunun yanı sıra Madra Dağı ve yakın çevresinde kurulu
ve kurulacak, atmosfere sürekli zehir salan ağır sanayi tesisleri, bu
coğrafyadaki tüm canlıların yaşamını yok etme aşamasındadır.
Bu nedenle havamızı, topraklarımızı,
ormanlarımızı, su kaynaklarımızı, tarihi ve kültürel zenginliklerimizi yok
edecek, başta altın olmak üzere, madencilik ve taş ocağı işletme
faaliyetlerinin bu bölgede yaşayan tüm canlıların yok olmasına neden
olacağı için derhal durdurulması zorunluluk arzetmektedir.
* Madencilik Lobisine Karşı Uluslar arası işbirliğine gidilmelidir.
Anadolu”muz madencilerin talanı karşısında tüm yaşamsal değerlerini yitirirken,
komşu ülkelerde de maden lobisi çalışmalarını hızlandırmıştır.
Sözgelimi Yunanistan”da Kanada”lı Eldorado(Türk
iştirakçisi TÜPRAG) ve Avustralyalı Glory Resources şirketleri altın
çıkarma işlemine başlamışlardır.
Romanya”da altın madenlerinin % 50 sinin sahibi olan Esmeralda ( 2000 yılında
Tuna Nehrini zehirleyen şirket) çalışmalarını hızla sürdürmektedir.
Bu şirket de ülkemizde faaliyet gösteren TÜPRAG,
Cominco ve Anglo Tur şirketleriyle ortaktır.
Keza Bulgaristan”da Kandalı Resources ve Dundy Balkan Mineral şirketleri,
Türkiye ve Yunanistan sınırlarına çok yakın bölgelerde altın arama ve
işletme faaliyetlerine başlamışlardır.
Sadece ülkemizi değil yakın bölgemizi de
etkileyecek olan bu madencilik faaliyetleri ve onların lobisi ile
ortaklaşa mücadele etmek başta AB olmak üzere uluslararası toplumu harekete
geçirmek açısından önemlidir.
Nitekim çalıştayımıza Yunanistan”dan katılan ve
bildiri sunan komşularımızın önerisi ve dileği, bizim bu mücadelede öncülük
yapmamız konusunda oluşmuştur.
Bu öneri ve dilek, bize göre de yerinde
bir yaklaşımdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder